20 Ocak, 2010

Kar Altında Zıplayan Biri Görürseniz Selam Veriniz. :)


İstanbul'un güzelim beyaz elbisesini giyip üstüne pudra şekerinin serpilmeye devam ettiği şu günlerde, twitter’da şöyle bir gönderiye rastladım: “Restoranda yan masadaki adam kar yağışını izlediğini yedi sülalesine tel.le bildirdi. Bi de foto çekti. Hiç mi kar görmedin p.zv..nk?” Çok içime battı, ardından dayanamayıp kendisine cevap verdim: “Oyle demeyin, belki Mersinli falandır! :)”

Siz bilmezsiniz, anlamazsınız tabii, sevgili kar memleketinde yaşayanlar/yaşamış olanlar. :) Çocukluklarını televizyonda gördüğü “kar”ın nasıl bir şey olduğunu hayal ederek geçirmiş, kar olmadığı gibi “kar tatili”nin de olmamasına çok üzülmüş ve hatta izledikleri yabancı filmlerin etkisiyle, Noel Baba’nın kendilerine uğramamasının tek nedenini de “kar”sız bir memlekette yaşıyor olmalarına bağlamışlar için kar, kaç yaşlarına gelirlerse gelsinler çok büyük bir mutluluk kaynağıdır. Değişik, harika bir duygudur onlar için kar altında yürümek, kar yağışını izlemek, ona dokunmak, soğuk yumuşaklığını hissetmek…

Bir Tarsus’lu olarak, çocukluğumuzdan beri yılda bir defa bir iki aile toplanır, “kar görmeye” Pozantı(Toroslar’ın eteklerindeki Adana ilçesi)’ya çıkardık. Yolun kenarında küçük kümeler halinde birikmiş azıcık karla çığlık çığlığa oynar, en büyüğü bir litrelik şişe boyutlarında kardan adamlar yapardık. Ancak “kar"a gidileceği gün her birimiz üst üste giyilen kıyafetlerden dolayı lahana bebeklere döner, çok zorlu şartlarda(!) hareket etmeye çalışırdık! Kar var ya azıcık, kesin soğuk bizi de dondurur düşüncesiyle. Eee, alışmışız kışın 15 derecenin üstünde günler geçirmeye, havanın sıfır dereceye inmiş olma düşüncesi ödümüzü patlatmaya yeterdi de artardı bile..

2005 yılında, ABD hazırlıkları yaparken TOEFL’a girmem gerekmişti. O zamanlar TOEFL’a yalnızca Ankara ve İstanbul’da belirli bir iki yerde girilebildiğinden, iki ay öncesinden Aralık ya da Ocak ayında bir güne kaydımı yaptırtmıştım. Gün gelip çatıp, sınava bir hafta kaldığında, televizyonlar bangır bangır “Sibirya soğuğu geliyor, aman dikkat, evlerden çıkmayın” şeklinde anonslar yapmaya başladı. Medyayı bilirsiniz zaten, bir şeye takmayıversinler...(bakınız son örnek: domuz gribi! Noldu, bir anda virüs yok olup gitti di mi?!) Bizimkiler başladı “gitme, girme sınava, bak sibirya soğuğu diyorlar, bak İstanbul bile içerde geçirecek vs..” demeye. E olmaz tabii, o gün girmezsem bir iki ay daha beklemek zorundayım ki okullara başvuru yapmaya başlamışım, zamanım kısıtlı. Bir yandan korkuyorum ama diğer yandan içimde kuşlar cıvıldıyor, karda birkaç gün geçireceğim diye. :) Velhasıl, yolculuk günü, kazaklar üstüne kazaklar, çoraplar üstüne çoraplar, eldivenler, atkılar, bereler, montlar, tam takım giyinip geldim İstanbul’a. Can dostum, kardeşim Meral, beni Nişantaşı’ndaki TOEFL merkezine götürürken İstanbul hiç şu anki İstanbul gibi değildi.. Taksim’de dahi bırakın trafiği-araç yoktu, tek tük yoldan geçen insanlarda ise bir kaçışma, kendilerini kapalı bir yere atma derdi... Ben mi? Sokaklarda hoplaya hoplaya, bilerek yol kenarlarındaki karların üstünden yürüyüp kahkahalarla gülen, şemsiyesiz, arada havaya bakıp “ne güzel yaaaaa” diye bağıran, yağan karlar yüzüne değsin diye arada kafasını yukarı kaldıran, arada ağzını açıp karı tatmaya çalışan bir deli! Etraftaki insanların şaşkın bakışlarına aldırmayan, kar altında eğlenmeye devam eden bir çılgın.. :) Sınav boyunca “çıksam da karda gezsem” diye sınavda ne yaptım bilmiyorum inanın.. Nişantaşı’ndan çıkıp Taksim’de Bostancı sarı dolmuşlarına bindiğimizde, insanlar beni arayıp da “Ahu, TVde İstanbul’u çok kötü gösteriyooo, nasılsın ne durumdasııın?” diye sorduklarında ben neşeli bir ses tonuyla: “Hayır, herşey mükemmel, kar süper yağıyor, çok güzel, çok zevkli karın altında yürümek” diye cevap verdiğimde sarı dolmuştaki diğer insanların bana dönüp ters ters bakmaları hala gözümün önünde. :) Yine ilk kocaman kardan adamı da o gece yapma şerefine erişmiştim..

St. Louis’te bir koca yıl yaşayıp da, Kasım’dan Nisan’a kar altında kalınca (her ne kadar ilk yağdığı gün Türkiye’deki birkaç kişiye “kar yağıyooo, heyooo!” diye mesaj atmış olsam da) sıkılır gibi olmuştum kardan. Ama bu yıl da kar yağmaya başlar başlamaz şemsiyesiz çıkıp güle oynaya yolda yürüyüp, “kar yağıyooor, çok mutluyummmm” diye insanları aradığımda, bu kar olayının hayatımda hiç bıkılmayacak bir özlem olduğunu anlamış bulunuyorum. :) Seviyorum uleyyn! :)

Öyle yani, sayın tvit sahibi, lütfen kar yağdığında sonuna kadar bunun keyfini çıkaranlara şaşırmayınız. Küfür hiç etmeyiniz. :) Öyle ya, atalarımız bile ne demiş: “Tok açın halinden anlamaz!”

Not: Özellikle kar yağdığında gidecek kapalı yeri olmayan insanlara, sokak çocuklarına ve hatta sokaktaki hayvanlara ben de çok üzülüyorum. Ama onlara yağmurda da çok üzülüyorum, karsız ayaz soğukta da. Elimden geldiğince bir şey yapmaya çalıştığımdan, bu yazımda bu tamamiyle konu dışıdır…

Sevgilerimle efendim.. Karın tadını çıkarmaya devam ediniz ;)

7 yorum:

  1. Güzel yazmışsınız elinize sağlık. Oradaki p.venk küfür olarak alınmasın. Bi sevgi sözcüğü aslında . :)Kar'ı ve kar'ı sevenleri seviyorum. :)

    YanıtlaSil
  2. uzun zamandır yazamıyordum, ilham verdiğiniz için asıl ben teşekkür ederim :))

    YanıtlaSil
  3. Amanın! Sende mi Mersinlisin demek! ahahh

    YanıtlaSil
  4. Ahum davşanım, daha bu Amerika mevzusu yokkene İstanbul'a tatile geldiğinde (MArmara Üni.) kar botu almıştın la :P Rimembııı? :)) Hala gülerimmmm..

    Meral'ın..

    YanıtlaSil
  5. @dheTain, aaaa, yoksa sen de miii? :) şimdi izmirdesin ama anladığım kadrıyla, değil mi? :)

    @Meralim: yannış hatırlıyosun kuzum, işte o toefl'a geldiğim zaman almıştım kemal "tanga" amcadan kar botu, 5 günlüğüne. :))) evet anormalim, ama valla kafamda bir sene sonra abd'ye gittiğimde de giyme düşüncesi/hevesi vardı yeminlen. :)))

    yoksa 2004'te Eylül'de gelmiştik, kar botları satılmıyordu bile daha. ayrıca lütfen o gelişimi hatırlatma bana :) (yine sen bilirsin ama, senin açından iyi olmaz biliyosun:))

    YanıtlaSil
  6. Hayır tatlım, Mersindeyim hala.. Yaz sonu İzmirde olcam bi' aksilik olmazsa.. =)) Kız hemşoo, yiring.. =P

    YanıtlaSil
  7. vay beee, hemşoma bak sen. :) ve hatta tesadüfe bak sen. ben de diyorum seni neden çok sevdim :))
    istanbula da bekleriz efem. hele ki yer yerin bembeyaz oolduğu şu günlerde ;)

    YanıtlaSil